Haftalardır, küresel şirketlerin kendi çıkar politikalarına göre devletleri baskılamalarını ve uygulamalarını devreye sokmaya çalışan uluslararası organizasyonların yaptıklarını anlatmaya çalışıyorum. Bugünkü yazımda, akademik geleceğini tehlikeye atma pahasına, insanlığa sesini duyurmak için kendini paralarcasına bağıran ve yalın kılıç uğraşan Prof.Dr. Serhat Fındık'ın (Göğüs Hastalıkları Uzmanı) 17 Haziran 2023 tarihli seslenişine olduğu gibi yer vermek istiyorum.
"Dünya Sağlık Örgütü adı çok güzel değil mi, sağlık olunca akan sular durur, hele de hepimizin sağlığı... Peki, bu örgütün arkasında kimler var?
Bu örgütün başındaki kişi bir doktor değil. Bakın Dünya Sağlık Örgütü deniyor, başındaki kişinin doktor olması gerekmez mi? Doktor değil. Hastayı bilmiyor, hastalığı bilmiyor. Peki, arkasında kim var?
Bakın, bir şeyi araştırırken lütfen bunların destekçilerini, bağışçılarını da araştırın. Dünya Sağlık Örgütüne en çok bağış yapan birinci kuruluş Amerika Birleşik Devletleri, yani dünyanın en zengin devleti. İkinci sırada da normalde bir devlet olması gerekir değil mi? Mesela Çin, mesela Rusya. Dünya sağlık örgütüne en fazla bağışı yapan, yani parayı verenlerin ikinci sırasında bir bilgisayar programcısı var. Yapay etin arkasındaki Bill Gates var, Bill Gates Vakfı var. Nasrettin hoca ne diyordu bize; parayı veren düdüğü çalar, parayı veren emreder, parayı veren istediğini yaptırır.
Peki, devam ediyorum. Dünya Sağlık Örgütü'nün ülkeler üzerinde yaptırım hakkı var mı? Bugüne kadar yaptırım hakkı yoktu. Ne yapabilir? Tavsiye eder. Peki, net olarak kendilerinin tavsiyelerini gördük mü? Pandemi döneminde fazlasıyla gördük. Birinci olarak, Mart 2020'de pandemi ilan ettiler. İkincisi, teşhis olarak PCR yöntemi. Hani, ta burnumuzun derinliklerine, neredeyse, beynimize ulaştılar ya çubuklarla. Bu yöntemi teşvik ettiler. Hemen ülkemiz de dahil olmak üzere pek çok ülke bu yöntemi aldı. PCR testi için Dünya Sağlık Örgütü bu hastalığın teşhisindeki tek yöntemdir, dedi.
Dokuz ay sonra aynı örgüt yanılmışız, dedi. Bu test aslında bizi yanılttı, bu testi tavsiye etmiyoruz dedi. Hastalık hakkında farklı bilgiler verdi. Maske koruyucudur, dedi. Maske taktırdı insanlara, hatırlıyorsunuz değil mi? Hepimiz taktık. Çünkü taşıtlara binemiyorduk, AVM'lere gidemiyorduk, okullara gidemiyorduk, derslere giremiyorduk, mesleğimizi icra edemiyorduk. Aman dediler, maske takın. Her yerde evde bile maske takın, eşler arası bile maske takın. Aradan on ay geçti, maskenin faydasız olduğuna yönelik o kadar çok bilimsel çalışma yapıldı ki, sonra Dünya Sağlık Örgütü ne dedi? Maske faydasızmış. Ama sen önerdin.
Üçüncü olarak tedavi protokolleri önerdi. Hepiniz hatırlarsınız, favipiravir adlı ilaç hani 8 + 8 meşhur olan ilacı veriyorlardı değil mi? Kime verdiler? Herkese verdiler. Sonra ne oldu? Bu ilacın hiç de bir faydası yokmuş, dediler. Kim söyledi bunu? Dünya Sağlık Örgütü ve Öneren de kendisiydi.
Karantina dönemlerini hatırlayın. Karantina dönemini kim tavsiye ediyordu? Dünya Sağlık Örgütü tavsiye ediyordu. Şimdi ne diyor biliyor musunuz? Karantinalar çok yanlışmış.
Ekonomiler çöktü, aileler çöktü, insanlar krize girdi. Sen tavsiye ediyordun, ne değişti o zaman? Neye göre tavsiye ettin, sen bunu ülkelere?
Sonra bir sonraki aşama, nereye geldik? Lütfen hatırlayın! Tedavi protokolleri işe yaramıyor tek çözüm aşı. Ne hikmetse, Mart 2020 yılında ilan edilen pandemiye dokuz ay bile geçmeden Rusya, Çin, Amerika, İngiltere, Belçika dediler ki; biz aşıyı bulduk.
Ben de şimdi 30 yıllık hekim olarak tıp fakültesinin birinci sınıf öğrencisinin bildiği bilgiyi sizinle paylaşacağım. Bir ürünün, aşı olabilmesi için en az beş yıl süre geçmesi lazım. Mart 2020 yılında ilan edilen pandemi mikrobu, aradan beş yıl geçti mi ki, bir anda birer hafta arayla siz aşı ürettiniz? Normalde aşının insanlara sunulabilmesi için hangi tarihte olmamız lazım? 2025 Mart, hala gelemedik, ama dünya nüfusunun neredeyse %60'ı aşılandı. Şimdi Dünya Sağlık Örgütü ne diyor biliyor musunuz? Bu aşılar faydasızmış, korumuyormuş. Hatta pek çok da yan tesiri varmış. Sen tavsiye ettin.
Şimdi, siz kendinizi karar verici insanların yerine koysanız, başında bir hekimin olmadığı pandemide, önerdiği tavsiye ettiği her şey yanlış olan Dünya Sağlık Örgütü'nün, gelecekteki pandemisinde dediklerini yapar mısınız? Yapmazsınız değil mi? İşte şimdi onun hazırlığını yapıyorlar.
Geçen mayıs ayında, üye 194 ülkenin sağlık bakanlığı yöneticilerini merkezlerine Cenevre'ye davet ettiler. Türkiye'den de gidildi. Dedi ki Dünya Sağlık Örgütü Başkanı; Çok yakın bir zamanda bir pandemi gelecek, bu pandemi koronavirüs pandemisinden daha korkunç bir pandemi olacak. Herkes birbirine baktı ve peki bizden ne istiyorsunuz diye, sormaya başladılar? Bakın bu koronavirüs pandemisinde maalesef çok büyük hatalar yapıldı. Yaptık demiyor, yapıldı diyor! Her ülke kendine göre kararlar aldı. Bundan sonra kararları biz vereceğiz, Dünya Sağlık Örgütü olarak uygulamaları biz yapacağız. Peki, bizden ne istiyorsunuz diye düşündüler katılanlar. Sizden şunu istiyoruz; bize imza vereceksiniz, Dünya sağlık Örgütü'nün mevzuatı üzerinde çeşitli değişiklikler yapacağız ve yakın zamanda bir pandemi olursa tüm yetkiyi bize vereceksiniz.
Size soruyorum; Siz bunlara bu yetki verir misiniz? Ben olsam asla vermem. Yaptıkları her şey hatalı ve yanlış. Bu süreç başladı. Dünya Sağlık Örgütü, Mayıs 2024'te tekrar kendisine üye Türkiye'nin de dahil olduğu 194 ülke temsilcilerinin merkezine davet edecek. Olacak oylamada, eğer oylamaya katılanların salt çoğunluğu o yani %50'nin bir üstü bu anlaşmaya kabul oyu verirse Dünya sağlık Örgütü'nün tabiri caizse tahakkümü altına girecek.
İşin en can alıcı noktalarından birisi de şu; Pandemi derken sadece aklınıza sağlık gelmesin iklim krizi de, savaş da, açlık da, kuraklık da hatta uzaylı istilası da buna dahil. Dünya Sağlık Örgütü tek başına buna karar verecek. Diyecek ki; İnsanlık tehlikede. Bu yetiyor, artık itiraz edemezsiniz. İnsanlık tehlikede biz bunu tespit ettik, bu uygulamalar otomatikman devreye girecek.
Mesela, diyecekler ki İstanbul kapatılacak, şu aşılar uygulanacak, bu ilaçlar kullanılacak, bu konuda bizim kararlarımıza karşı çıkan yanlış bilgilendiren (kendilerine düşüncelerine göre) gözetim altına alınacak, tutuklanacak, cezai müeyyide uygulanacak. Bunların hepsini maddeler şeklinde onaylatmaya çalışıyorlar. benden uyarması!"
Prof.Dr. Serhat Fındık Hoca daha ne kadar açık anlatabilirdi, bilmiyorum. Söylediklerinin hepsi gerçekleşti ve bizzat tüm dünya insanlığı olarak, bunu yaşadık deneyimledik. Pandemi döneminden önce tüm medya organları peşinden koşarken, pandemi esnasında bunları söylüyor diye, tüm medya organlarından engellenen, sosyal medyada sansür uygulanan hocamız, belki de köprüden önceki son çıkış hakkında uyarmış. Kendisine teşekkür ediyor, Prof. Dr. Serhat Fındık, Prof. Dr. Canan Karatay, Prof. Dr. Haluk Vahapoğlu, Prof. Dr. Alişan Yıldıran, Prof. Dr. Gülümser Heper, Op. Dr, Bilgehan Bilge, Doç. Dr. Ferhat Aslan, Dr. Ümit Aktaş gibi hocalarımızı, Allah başımızdan eksik etmesin, diyoruz. Kalın sağlıcakla.
Comments